Web Analytics
Geldikleri Gibi Giderler | Can Başkent

Can Başkent

GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

CAN BAŞKENT

0.

Trump’un son zamanlardaki saçmalaları nedeniyle Twitter ve Facebook (ve belki de diğerleri) yavaş yavaş siyasi tartışmalara dahil olmaya başladı. Trump’un ve bazı başat destekçilerinin tvitleri sansürlenmeye, taglenmeye başlandı. Neden açık, zira Trump halk sağlığını tehlikeye atacak, zararlı ve zehirli “bilgiler” saçıyor. Pandemiyi ve salgını küçümsüyor. Bunu yapmaya hakkı yok, hele hele bu kadar çok takipçisi olan, meşhur biri olarak yok [0]. Twitter’ın da, nihayetinde özel bir şirket olarak, buna izin verme zorunluluğu yok.

1.

Hayır, mesele bu kadar basit değil. Çünkü, tartışmanın merkezinde kartelleşmiş bir medya şirketiyle tuhaf bir şekilde popülerleşmiş bir twitter fenomeni var.

Twitter’ın kartelleşmesi, sadece ekonomik bir parametre değil. Keza, ekonomik parametre ile kastettiğim de Twitter’ın piyasa değeri, hisselerindeki artış falan da değil. Mesele, bir mikroblog platformunun, bu zemini ve teknik altyapıyı kartelleştirebilmesi. Örneğin, email ya da web böyle değil. Email dediğimiz şey de aslında, neredeyse twitter gibi bir iletişim platformu. Email teknolojisine göre değil de, bu teknolojiyi kullarak verdikleri hizmete göre şirketler para kazanıyor. Email sabit, email sağlayıcılar değişken kalıyor. Bu denklemde üç bileşen var: 1. email teknolojisinin kendisi (SMTP, IMTP falan), 2. email erişimi sağlayan firmalar ve sunucular (GMail, Yahoo Mail falan), 3. Email gönderme yazılımları (Thunderbird, Apple Mail falan). Haliyle, yavaş da olsa bu üçü de zamanla gelişiyor. POP3 teknolojisi yerini IMAP’a, birkaç yüz megabytelık email postakutuları yerini neredeyse sınırsız kapasiteye bıraktı. Artık türlü türlü yazılım kullanarak, telefona seslenerek bile email gönderebiliyoruz. Düşünmek bile komik ama, Gmail adresi olan birisi rahatlıkla kendi hesabından Yahoo Maile mesaj gönderebiliyor. Gmail, sadece Gmail’e email gönderen bir teknoloji değil. Ne güzel.

Twitter’da böyle değil. Hemen emailin üç bileşeniyle karşılaştıralım [1]. Bir, Twitter teknolojisinin kendisi, yani mikrobloglama, kendi içine kapalı bir teknoloji. Twitter’dan sadece diğer Twitter hesaplarına yazabilirsiniz, diğer mikrobloglara değil. İki, bir Twitter hesabıyla, Diaspora hesabı birbirlerine mesaj atamaz, birbirlerini takip edemez. Nedeni basit: kapitalizm. Platformların amacı hizmet sağlamak değil, kullanıcı çekmek. Haliyle, Twitter’a sadece Twitter kullanarak erişebilirsiniz. Diaspora, Twitter’a erişemez. Üç, Twitter ile emailin belki de tek ortak noktası, Twitter’a erişmek için, hizmetten faydalanmak için türlü türlü yazılım var. Burası açık.

Bu karşılaştırma, Twitter’ın tasarım itibariyle terkelleşmeye ne kadar elverişli olduğunu gösteriyor. Meraklısı ya da politik biri değilseniz Diaspora kullanma şansınız (hatta Diaspora’dan haberdar olma şansınız) çok düşüktür.

2.

Web, FTP, TCP/IP hatta POP gibi temel İnternet teknolojilerini geliştirenlerin bunları neden kartelleştirmeye çalışmadığı önemli bir sorun. Zira, böyle olsaydı, örneğin, sadece Gmail’den Gmail’e mesaj gönderebilirdik. Zira, emailden sonraki tüm internet temelli iletişim protokollerini ve teknolojilerini düşünün, neredeyse hepsi kartelleşme politikaları üzerine kurulu. Bu teknolojilerin hemen hepsi kapalı kod, hatta açık kod üzerine inşa edilmiş kapalı kodu yazılımlar. WhatsApp’den, Discord’dan mesaj göndermek için üye olmak, bu platformları kullanmak şart. Skype kullanarak, WhatsApp’i arayamıyoruz. Halbuki teknoloji hazır, ama biz 1970lerin premodern kapitalist zihniyetiyle yaşıyoruz hala.

Naif değilim, ama hala şaşırıyorum. Çünkü bu ekonomik parametrelerin hala bu kadar egemen olması yeni bir ekonomik teori üretiyor. Kapitalizmin hatalarını tekno-kapitalizmi yaratırken, yine tekrarlıyoruz. Ancak bu sefer, iplerin çoğu bizim elimizde. MySpace’in, Google+’ın yükselişi ve çöküşünden tutun da, twitter’ın bilhassa siyasetçiler tarafından sahiplenilmesine dek aslında iktidar bizde.

Çünkü popülist iktidar odaklarına dönük tüm eleştiriler, popüler sosyal medya despotizmlerine de yöneltilebiliyor. Keza, popülist iktidarın bir gün gideceğini nasıl ülkecek bekliyorsak, popülist sosyal medyanın da bir gün gideceğini bekleyebiliriz.

Postscript Ben bu yazıyı yazarken The Economist gazetesi, her zamanki gibi benden hızlı davrandı. Sosyal medyadaki diyalogları ve tartışmaları kimin kontrol ettiğini, etmesi gerektiğini kapağa taşıdı 24 Ekim 2020 sayısında. Buradan buyurun: https://www.economist.com/leaders/2020/10/22/how-to-deal-with-free-speech-on-social-media

Notlar

Bu manifold’daki ellinci yazım. Tüm okurlara ve editörlerime teşekkür ederim. Devam!

0. Bu makale yazıldığında Birleşik Devletlerdeki seçimler henüz gerçekleşmemişti.

1. Pek popüler değil ama, twitter’ın birçok alternatifi var. Diaspora, identi.ca, mastadon, weibo ilk akla gelenler. Bunların kimileri açık kaynak kodu meraklıları arasında popüler, kimisi de (diğerleri sansürlendiği için) Çin’de.

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.