Web Analytics
4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, …

Can Başkent

4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, …

CAN BAŞKENT

Teknosofist’in ilk bölümünü Şubat 2018’de çekmişiz [https://manifold.press/teknosofist-dolar-dort-lira-iken-neden-cep-telefonlarina-bu-kadar-cok-para-veriyoruz]. Seksi bir tema bulmuş, bir o kadar da albenili bir başlık seçerek izleyici çekmeye çalışmıştık: “Dolar dört Lira iken neden cep telefonlarına bu kadar çok para veriyoruz?”.

Dolar şimdi on dört liraya yaklaşıyor dört yıl sonrasında.

Bunun en ucuz tahlillerinden biri toplumun ekonomi eğitiminin olmadığı. Ekonomi eğitimi de zor iş, hele hele ortaokul ya da lise seviyesinde. Çünkü ekonomi sosyal bilimlerin matematiksel bilimlerle kesiştiği nadir alanlardan biri. Bizde ne bunu kitlesel öğretecek kitle, ne altyapı, ne de hatta ders kitabı var. Olmadığı için de ‘faiz enflasyonu yaratır’ diyebilen insanlar oluyor.

Fakat, bu devirde bunun eğitimini, iktisadi düşünme kabiliyetinin kitleselleşebilmesini, ‘devletten’, yani ülkenin eğitim sisteminden beklemek gerçekçi değil. Soruyu tersten soralım: hepimizin cebinde internete bağlı, ‘bu kadar para verdiğimiz telefonlar varken’, neden hala ekonomik düşünme kabiliyetini toplumsal olarak geliştiremiyoruz.

Siyasal islamcı cehaletine gelmeden, bunun ilk adımlarını çoğumuz aslında fark etmişizdir. Marksizmin sınırsız ve sorumsuz bir “paylaşım” ekonomisi olarak sunulmasına sessiz kalmamız, doların şu kadar olmasına sessiz kalmamızdan farklı değil.

Anlattıklarıma karşı güzel bir argüman var. O da ekonominin bir sosyal bilim olduğu, matematiksel kesinlikten ziyade toplumsal dinamiklere ve hatta ideolojilere bağlı olduğu. Bu argüman elbette isabetli. Ama bir o kadar da kırılgan. Çünkü, ideolojilerin netlikten ve kesinlikten uzak olduğunu da, sosyal bilimleri bu şekilde kodlayanlar iddia ediyor. Şıracının şahidi bozacı.

Keza, ekonomiyi sadece sınırsız ihtiyaçlara karşı sınırlı kaynak paylaşımı bilimi olarak görenler de, Marksizmi bu paylaşımın uç örneği olarak kodlayanların yolunu açıyor. Körler sağırlar birbirini ağırlıyor böylece.

Kimin neyi ne kadar hak ettiği, neyi kiminle ke kadar paylaşabileceğimiz, çünkü ideolojilere bırakılamayacak kadar önemli bir hadise. Bu soruya kafa yormadan, doların on dört lira olmasını anlamaya çalışmak da anlamsız ve zor.

Ama bu sorunun cevabı, hele hele internet ve vikipedi devrinde, bence sadece bunlar değil. Cevap daha derinlerde. Çünkü, ister siyasal islamcı olun (ağzımdan yel alsın), ister solcu falan, internette rahatla erişebileceğiniz soğuk ve net ve rakamsal verilere rağmen, hala toplumsal olarak ortak bir noktada buluşamıyoruz. Verileri kendimize göre yorumluyoruz. Verileri. Yorumluyoruz.

Bu cürretin ardında iktisadın siyasi bir saha olarak algılanması yatıyor. Mesele, şüphesiz iktisadın ideolojik olmaması değil, ne kadar ideolojik olması gerektiği. Zira, aksi takdirde iktisat eğitimini bile polarizasyondan ve sığ ideolojik kamplaşmalardan kurtaramayacağız. Matematiksel netlik yerini, sığ ayrışmalara bırakacak. Çünkü iktisat maçına çıkarken altında birleşeceğimiz bayrak, kızıl ya da altın-rengi bayrak değil, bayrak olarak sallayacağımız logaritma cetveli olmalıdır.

Aksi takdirde hakem faul verdiğinde, suçu hakemde buluruz, kurallarda değil.

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.