Web Analytics
Fotokopiler Sana Feda Olsun! | Can Başkent

Can Başkent

FOTOKOPİLER SANA FEDA OLSUN!

CAN BAŞKENT

0.

Fanzini fanzin yapan fotokopi makinesi ya da kolaj değil de, bir “ruh” ise, bu ruhu başka şekilde de yaşatabilmek lazım. Demesi kolay, peki nasıl becereceğiz bunu?

1.

Fanzinciliğe yıllarımı vermemi sağlayan bu ruhun benim için bir iki anlamı var. Bir, anonimlik ve mütevazılık. İki, güzel içerik. Ve üç, güzel tasarım.

Anonim kalmak kağıt fanzin devrinde kolaydı. Herhangi bir fotokopicide çoğaltılan, kasetçi ya da kitapçı gibi bir yerde satışa sunulan fanzinleri kimin nerede çıkardığını bilmek zordu. Bunun tek bir istisnası vardı. Bizler gibi fanzine illa ki bir irtibat bilgisi ve adres iliştirenler. Bu genelde posta kutusu adresi olurdu — PK bilmem ne, posta kodu ve şehir. Şüphesiz, bu adres aslında sadece halka anonimdi, her sene gidip posta kutusu aidatı ödeyenler, en azından resmi kayıtlarda, hiçbir şekilde anonim kalamıyordu.

Anonimliğin benim için önemi, kesin bir özgürlük sağlamasıydı. Bu özgürlük fanzine dair her şey içindi — tasarımdan içeriğe, sayfa sayısına dek. Bu bana epey bir yer açtı. Anonimliğin ardına saklanarak belki saçma sapan fanzinler çıkarmışım, belki de rahat rahat yazıp çizmişimdir. Bu rehaveti özlüyorum. Anonimliğin benim için diğer bir önemi de içindeki punk ruhtu. Bu punk ruh, anonimlik sayesinde fanzinciye bir tür mütavazilik katıyordu. Bağıra çağıra, bakın bu benim fanzinim diyeceğinize, egonuzu bir kenara bırakıp, fanzinin kendi başına, sizden bağımsız bir şekilde var olmasını sağlıyordunuz. Ancak, şimdilerde, düşündükçe bunun egosuz bir eylem olup olmadığını kestiremiyorum — egomu bir kenara bırakarak aslında Batman’leştiğimi düşünüyorum. Anonimlik bana bir maske takıyordu, ama içten içe yine egomu tatmin ediyordum Gotham’ı kurtararak. Belki kendimi saklayarak, belki utangaçça.

Fanzin ruhunun ikinci önemli noktası güzel içerikti. Profesyonel dergilerin aksine belli bir periyota bağlı kalma zorunluluğun olmaması güzel içerik için sabırla beklemenizi sağlıyordu. Acele etmeden, sakince, kritik bir gözle güzel içeriğe adım adım yaklaşmak mümkündü her sayıda. Bu acelesizlik hali, fanzin içeriğine dair denemeler yapmanıza, yeni yeni fikirler üzerine çalışmamıza da imkan tanıyordu. Çıkardığım bir politik fanzinde örneğin, bakın adını vermiyorum, önce derleme haber ve yorumlara bol yer verirken, sonraki sayılarda neredeyse tüm içeriği ben yazmaya başlamıştım. Başka bir fanzinde, farklı bir iki mahlasla yazılar yazarak iki karakter yaratmıştım. Bu denemeleri zaman baskısından özgürleşmeme borçluydum.

Değineceğim üçüncü nokta, benim için epey önemli bir husus aslında, fanzin tasarımı. Bilgisayarda, kelime işlemci dışında bir grafik tasarım yazılımı kullanarak, boza oynaya fanzin tasarlamanın tadını çok az şeyde bulabiliyorum. Fontlar, paragraf şekilleri, filigranlar üzerine saatlerce tartışmayı, günlerce düşünmeyi epey önemli buluyorum. Keza, eğer kabiliyetim olsaydı, çeşitli kolajlarla, elişleriyle sayfaları güzelleştirebilmeyi özlemle hatırlıyorum. Sert siyasi konuları dahi, güzel bir sayfa ve fontla sunabilmenin dengesini, bakın denge diyorum, başka medyumlarda bulmak çok zordu. Tipografiden tutun da mizanpaja dek, fanzinlerin bir görsel karakteri olmasını hep çok önemsemişimdir. Asık suratlı solcu kimi fanzin ve dergilerin sıradan ve vasat tasarımlarını kendime düşman edinip, benzer hatalara düşmemek için çok emek sarfettiğimi hala hatırlarım. Bunun diğer bir önemi de, kendimi okura kanıtlama isteğiydi — bakın ne kadar emek harcadık, sadece içeriği değil şekli de güzel bir fanzin yaptık demek için. Okura saygıyı her zeminde göstermeye çalışırdık.

2.

Önceki yazımda biraz değindim [0]. Ele aldığım bu üç faktör aslında yeni kuşaklar için birer engel.

Bu devirde ve dijital sosyal medya çağında anonimliğin anlamı kalmadı. Ve daha önemlisi, içerik bulmak, bu içerikleri derleyip toplarlayıp şekle sokmak, daha da zor artık. Çünkü, mesele artık sadece kağıdın ölmesi değil [1]. Mesele içeriğin ucuzlaması ve sıradanlaşması. Fanzin ruhunu savunmamızı zorlaştıran en önemli etkenlerden biri de bu. Kağıdın ölmesi, kitaba ulaşmayı kolaylaştırırken, içeriğin önemini, belki ekonomik dengeler nedeniyle, zorlaştırdı. Bilgiye ulaşmak kolaylaştı, anlamak zorlaştı. İçeriğe erişmek kolaylaşırken, içerik üretmek zorlaştı. Fanzinlerin işi zorlaştığı gibi, fanzin ihtiyacı da azaldı. Halbuki, tam tersine, artması gerekirken.

İçerik sorunu büyük. Bunu, manifold’u okurken de hissediyoruz, zira manifold’un dengi bir mecra neredeyse yok. Eskilerin Express’i ise, mesela, artık diriltilemiyor. Dolayısıyla bir ruha sahip mecra bulmak zor olduğu gibi, bu mecralar için içerik de toplumca ite kaka üretiliyor. Bunun nedeni nedir, bilmiyorum, ama onlarca teori üretmek mümkün. Zira, daha bu mecraları dolduracağız, elde kalan malzemelerle de fanzin çıkaracağız.

Daha bu dergileri, kitapları, hem de fanzinleri dolduracağız. Sonra da X’de eğlenceli şakalar, whatsapp’de sonu bitmez geyikler, YouTube’da kimsenin aklına gelmeyen meseleler üzerine videolar üretecek, çalçene podcastlar kaydedeceğiz.

Fanzinlerin ruhunu özlediğim nokta bu. İçerik üretmek bu kadar ucuz ve kolay olunca, sonucun böyle olması kaçınılmaz. Zira, aslında sosyal medya öncesi dönemde, emek yoğun içerik üretimi ve fanzincilikdediğimiz şeyin Türkçesi fedakarlıktı. Fanzin bir fedakarlık vesikasıydı.

3.

Bunu nasıl bulacağız şimdi? Öncelikle, bir yazı yazarken, yayınlarken ya da yayarken nasıl fedakarlıklar yapabileceğimizi düşünmek gerekiyor demek ki. Çünkü, fedakarlıklarla yapılmayan işleri değil yürütmek, baştan başlatmak bile imkansız.

Notlar

[0] Can Başkent, Fanatik Mecmuası, manifold, Ekim 2023, https://manifold.press/fanatik-mecmuasi

[1] Can Başkent, “Mağaradaki Kitap”, Birikim Güncel, 31 Mart 2014, https://birikimdergisi.com/guncel/755/magaradaki-kitap

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.