Web Analytics
Pisliğin Beşiği | Can Başkent

Can Başkent

PİSLİĞİN BEŞİĞİ

CAN BAŞKENT

Kan kusan faşist şiirlerin belki de en ünlülerinden biri olan İstiklal Marşı, Mehmet Akif tarafından rica minnet üzerine yazılır ve 1921’de mecliste milliyetçi hezeyanlarla, savaş atmosferi içerisinde kabul edilir. O günlere dair meclis kayıtlarına her baktığımda gülümsüyorum: meclis, dindar ve din yoğun bir şiir olan İstiklal Marşı’nı büyük bir iman heyecanıyla Antalya mebusu Hamdullah Suphi’den ayakta dinler: (meclis tutanaklarından aynen alıntılayayım) [İstiklal Marşı’nı] ‘azayı kiram kaimen sürekli alkışlar arasında dinlediler’. Marşın kabülünden hemen sonra ise meclis, tüm dindar antiseküler hezeyanlarını bir kenara bırakıp, Papa 15. Benova’nın (15. Benedikt) telgrafına verilen yanıtı dinler.

Marşın bestesi 1922 yılında Zeki Üngör tarafından yapılmıştır. Üngör bu ‘başarısından’ dolayı peşi sıra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın başına getirilir ve Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kurucuları arasında yer alır. 1958 senesinde İstanbul’da vefat ettiğinde, cenazesinde son isteğine uygun bir şekilde İstiklal Marşı çalınır ve tarihte cenazesinde bu marşın çalındığı ikinci insan olur Mehmet Akif’ten sonra. Hoş, zaten dinci olması nedeniyle sürgünde ölmek üzereyken Türkiye’ye getirilen Akif’e reva görülen muamele ve ölüm şekli de hala tartışma konusudur.

Öte yandan, İstiklal Marşı bestesini okulda devlet zoruyla öğrenen her çocuk hemen hemen hep aynı zorluğu yaşar. Beste, sözcükleri ortadan böler ve notalarla heceler arasında aleni bir uyumsuzluk gösterir. Örneğin, ‘larda yüzen alsancak’ ve ‘dir o benimdir ancak’ şeklinde başlayan ölçülerden anımsanacağı gibi, müzik kuramı derslerinde kötü örnek olarak okutulacak kadar trajik hatalar vardır marşın bestesinde. Müzik kuramında sözünü ettiğim bu durum ‘prozodi’ hatası olarak adlandırılmakta. Diğer bir ifadeyle bestenin güfteyi hiç umursamaması olarak düşünebileceğimiz bu sendromu, söz ve hece sanatlarının zirve yaptığı Divan Edebiyatı geleneğine sahip bir kültürde görmek beni gerçekten hala şaşırtıyor. Heceleri uzun-kısa ve açık-kapalı olarak ayıran, ‘leb değmez’ gibi hayal etmesi bile zor söz sanatlarına sahip bir geleneğin, gene aruzla yazılmış bir şiiri bu kadar basit bir hatayla bestelemesi ve bu besteyi kusursuzmuşcasına benimsemesi de benzer şekilde oldukça şaşırtıcı.

Ancak kimi müzik grupları dillere destan bir prozodi kabiliyetine sahiptir. İngiltereli ünlü gotik metal grubu Cradle of Filth, bana kalırsa bu grupların en önemlisi ve en başarılısıdır. 1991’de Sufflok’ta kurulan ve ilk bir kaç yılını sürekli demo yayınlayıp, deyim yerindeyse pişerek geçiren Cradle of Filth (CoF), 1996’da yayınladıkları albümle geniş bir dinleyici kitlesine erişmişti. 2000’lerde ise grup ‘klasik’ mertebesine misli misli ulaşmayı başardı. Kudretli sahne performansları (elbette canlı izledim CoF’u), grubun kurucu ve orijinal üyesi Dani Filth’in medyatik performansları ve karakteri elbette, sözünü ettiğim grup imajını belki de en iyi oturtan etkenlerdendi.

Cradle of Filth, kimi senfonik şarkılarında bilhassa mükemmel bir prozodi sunar. Hatırlanmalıdır, CoF ekstrem gotik metal grubu olmanın gereklerinden biri olsa gerek, derin ve etkileyici bir İngilizceyi çok geniş bir sözcük dağarcığıyla takdim eder. Dinlerin kanlı tarihinden alınan mitolojik sözcükler, Poe özentisi imgelemleri temsil eden mecazlar ve elbette tıbbi pataloji bilminden aşina olabileceğimiz kimi terimler, CoF mısralarını düzenli olarak işgal eder.

Bu gözlemleri bir iki örnekle açıklayayım. Grubun ilk ünlü albümlerinden ‘Midian’da iki şarkı bilhassa prozodiyi benzer tınılarla sunar. 'Tearing the Veil From Grace', senfonik ve koral açılışıyla bunu etkileyici bir şekilde gösterir. Ünlü hit şarkı 'Her Ghost in the Fog' da klavyenin, güçlü metal tınılarıyla birleşen bir karamsarlık eşliğinde, brutal ve fısıltı vokallerin yarattığı kontrastlarla, biraz önce değindiğim şarkıdaki kadar etkileyici olmasa da, düşünülmüş ve emek sarfedilmiş bir prozodi sunar. Özellikle şarkının nakaratı, kadın-erkek vokal düetinde bu prozodiyi anıtlaştırır.

CoF'in prozodi ve bunun alt okuması olan şarkı sözü yazma kabiliyetini göstermesi açısından grubun yeni albümlerine bakmak daha verimlidir. 'Nymphetamine' albümüyle aynı adı taşıyan şarkı, ki 'Liv Ne Oldu Sana?' yazısında değinmiştim, sade ve berrak ritmleri ve güçlü tınısını, kuvvetli bir prozodiyle bezenmiş etkileyici şarkı sözleriyle bütünleştirir. Aynı albümde, biraz önce atıfta bulunduğum ‘Her Ghost in the Fog’ şarkısının devamı olan ‘Swansong for a Raven’ da, takipçisi olduğu şarkıdan niteliksel manada çok da geride kalmaz.

Saymakla bitmeyecek örnekleri bir kenara bırakabiliriz. Hatırlanacaktır, bir çok hit CoF şarkısı neredeyse apayrı iki şarkının içiçe geçmesi ve eklenmesiyle koral ve brutal vokallerin nezih bir uyumuyla oluşturulmuştur. Dolayısıyla, birbirinden farklı iki armonik yapı ve bu armonik çeşitliliğin getirdiği çekici bir uyum ve kaotik bir estetik sunar CoF.

CoF prozodisini, Üngör’ün bestesiyle karşılaştırmayacağım. Hatta, bir çok müzik aliminin önerdiği gibi marşın bestesinin değiştirilmesini dillendirmeyeceğim (her ne kadar CoF’in ‘Her Ghost in the Fog’ bestesi sarkastik bir aday olarak öne çıksa da). Ancak, elitist burjuvazinin, kendine sembol olarak seçtiği bestede bile amatörce bocalaması hala delicesine komik bulduğum bir fıkra. İşin daha da komiği, küçük bir kentten çıkan, elitist burjuvazinin bir kaç yıl öncesine dek tiksintiyle burun kıvırdığı ‘üç beş serserinin’ bile bu işi onlardan daha iyi becerebilmesi.

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.