Web Analytics
Savaşa Karşı Şiddetten Arınmış Eylem.. Ama Nasıl?? | Can Başkent

Can Başkent

SAVAŞA KARŞI ŞİDDETTEN ARINMIŞ EYLEM.. AMA NASIL??

CAN BAŞKENT

Savaş başlayalı beri, muhalif kanatta, savaşın kötülüğü üzerine neredeyse söylenmeyen kalmadı. Hemen hemen her politik ve sosyal grup kendi bakışını şu ya da bu şekilde belli etti. Bu toprakların anarşistleri de, görüşlerini açıkladılar. Bilindik fikirlerin yeni verilerle desteklenip tekrarlanmasıydı aslında yapılanlar. ABD nezdinde diğer tüm devletlerin “kötü” olduğundan dem vurup ‘savaşa karşı anarşist isyan’ çığlıkları attık. Tıpkı bizlerin 9 Kasım’daki mitingde yaptığımız gibi..

Öte yandan savaş devam ediyor. Savaş vesilesiyle tekrar hatırladığımız şiddet ve militarizm, teknolojik ve profesyonel boyutuyla yine gündemde. Yoğun olarak şiddet fenomeniyle uğraşan antimilitarist ve anarko-pasifist aktivistlerin tek yapabildiği, konuyu gündeme taşımak için türlü maskaralıklar ya da bir tür dağcılık gösterisi denebilecek tarzdaki ‘eylemler’. Savaş uçaklarının bombalarını, insan öldürmek için eğitilen askerlerin dramını düşündüğünüz vakit; tüm bunların bir şaklabanlık olduğunu deyivereceğiniz geliyor. Afganistan’da (ya da Angola’da, Arjantin’de, Türkiye’de...) insanlar ölürken siz, yüzünüzde gülücüklerle askerlere karanfil veriyor ve onların vicdanlarını uyandırmaya çalışarak, savaşın insan kaynaklarını kurutmayı; böylelikle de, savaşı durdurmaya çalışıyorsunuz. Pes! [Tüm beyni ve yüreğiyle şiddetten arınmış doğrudan eyleme (non-violent direct action) inanan biri olarak bu satırları yazdığımı hesaba kattığınızda, yazının retoriği sanırım çelişkili olmayacak.]

***

Gandhi ve M.Luther King gibi insanlarla beliren şiddetten arınmış hareket, demokratik ve barışçıl bir yurttaş hareketi tanımını getirdi kendine. Bir “gönül” felsefesi olarak algılandı, ve dini eğilimlerini de Gandhi, King ve İsa yardımıyla belli etti. Ahlak felsefesi olmaktan çıkıp, neredeyse yeni bir din haline geldi. Protestanlığın bir adım ötesine geçen, yeni ve garip bir Hıristiyanlık mezhebiydi sanki. Sonraları da; bazı anarşistler, Tolstoy ve Thoreou gibi düşünürler aracılığıyla bu yöntemi benimsediler. Fakat, nereden bakarsanız bakın, şiddetten arınmış eylemin mayasına anarşi organik bir biçimde dahil edilemedi. Anarşist devrim ya da kısa vadeli bir anarşist kazanım için yapılan bir çok şiddetten arınmış eylemde; şiddetten arınmış yöntemler ve gösteriler, eylemcilerin amaçlarından ve anarşiden uzaklaşmalarını sağladı. Yeryüzündeki tüm orduları ve savaşları yok etmek üzerine motive olmuş antimilitarist hareket, bir çok Avrupa Birliği ülkesinin vicdani reddi bir “hak” olarak tanımlamasıyla bitti. Şimdiye kadarki Gandhi ve King menşeli şiddetten arınmış yöntemler, bırakın antimilitarist harekete bir manevra alanı açmayı, devletlerin ekmeğine yağ sürdü. Profesyonel ordulara geçerek, ordularının “kalite”sini artırdılar. Bununla yetinmeyip sivil hizmet zorunluluğuyla hizmet sektöründeki kadrolarını azaltıp, daha “kapitalist” olabildiler. Tüm bu gerçekler ve burada sözünü etmeye gerek görmediğim bir çok başka faktör, antimilitarist hareketi; anarşi düzleminden çıkartıp; liberal barış hareketinin bir organı haline getirdi.

Öte yandan, savaş; radikal antimilitarist hareket için ölümcül bir eleştiri oldu: Yetememiştik. Savaşlara, savaşları destekleyen insanlara engel olamamıştık. Oysa nasıl olurdu, yoksa o insanların bizlerinki kadar temiz ve sevecen bir vicdanları yok muydu??!! Ama, elbette, biz anarşisttik. Dünyadaki tüm sorunlara çözüm üretebilecek bir felsefenin yandaşlarıydık. İnsancıl liberallere, solculara ve cahil Marksistlere dönüp; “Bakın! Anarşi olmadığı için tüm bunlar oluyor, insanlar ölüyor” diyenlerimiz bile oldu.

Benim gibiler de; yerel düzlemde yaygın olarak yapılacak bir çok şiddetten arınmış eylemin, kısa vadede, çoğu asker, bir çok insanın hayatını kurtarabileceğini, uzun vadede ise savaşı topyekün durdurabileceğini düşündü, hayal etti ve diledi.

Bir çoğumuz için, acımasız gerçeklik tarlasında açan bir narin gül olmanın ötesine gidemeyen “şiddetten arınmışlık”, aslında kendi iç dinamikleri açısından, anarşi için bir çok alanda biçilmiş kaftan. Araç-amaç çelişkisini bütünüyle yok eden, bireysel inisiyatifleri ezmeyen bir şiddetten arınmış eylem dizisi, devrim için bir araç olduğu kadar da, kısa-orta vadeli anarşist kazanımlar için de bir yöntemdir. Burada her ne kadar, şiddetten arınmış eylem önerileri sıralamayacak olsam da, anarşist şiddetten arınmış doğrudan eylemin bazı genel çerçeveleri belirtmem gerekiyor:

1. Şiddetten arınmış eylemler, bizlere hep yaygın medya (mass-media) tarafından aktarıldı. Doğal olarak da, izlenimlerimiz genelde Ertuğrul Özkök mantıklı insan(!)ların elemesiyle oluşturuldu. Bağımsız ve anarşist medyayı takip edenler ise, oldukça militan tandanslı şiddetten arınmış eylemeler olduğunu gördüler. Burada vurgulamamız gereken, anarşist cemaatlerin şiddetten arınmış doğrudan eylem algısının ve bilgisinin kusurlu olabileceğidir. Dolayısıyla, yaratılacak olan şiddetten arınmış kültür, kuvvetle muhtemeldir ki, özgün ve yerel olacaktır. Bu, elbette aktivistler için bir kazanımdır.

2. Şiddetten arınmış eylemler ve sivil itaatsizlik, devletçi mantık tarafından sahiplenildi ve devletin/otoritenin eksikliklerini gideren bir araç haline geldi. [Otorite tarafından görmezden gelinerek; aktivistlerin sabırlarını tükettirip, dağılıp yok olan eylemleri saymıyorum.] Bireyler ya da gruplar; sorunları, yaratıcı eylemlerle gündeme getirerek, otoritenin meşruiyetini güçlendirmesini sağlıyorlardı. Avrupa’daki antimilitarist hareket, bunun için en güzel örnek. Liberal barış hareketinin baskınlığı sayesinde, sivil itaatsizlik eylemleri sonucu aktivistler istediklerini elde ettiklerini sandılar. Elde ettikleri ise, vicdani reddin bir “hak” olarak bürokratikleştirilmesiydi. Hatta sonrasında Benelux ülkeleri gibi ülkeler “özgür memleketler” olarak bilinir hale geldi. Çünkü, örneğin; Belçika’nın sembolik kısmını bir kenara korsak, küçücük bir ordusu vardı ve Belçikalılar için bu sorun haline gelmiyordu. Hatta, Hollanda’nın vicdani redcilere mülteci statüsü tanıdığını da öğrendik geçtiğimiz aylarda. Öyleyse görüntüde antimilitarist hareket bazı ülkelerde başarıya ulaştı. Sembolik ordular, zorunlu olmayan askerlik, Big Brother’ın iktidarı sayesinde -görüntüde- minimize edilmiş toplumsal şiddet bazıları için ne kadar da güzel bir manzaraydı. Fakat, bu süreçteki eksiklik elbette, şiddetten arınmış mantalitede değil, şiddetten arınmış aktivistlerin ufuksuzluğunda ve tembelliğinde yatıyor. Yukarıda sözünü ettiğim “anarşist maya”nın tam bu noktada devreye girmesi gerekiyor. Şiddetten arınmış eylemlerde eksik bırakılan “Nihai amacımız ne?” sorusunun, anarşist ütopyayla yanıtlanması gerekiyor. Herhangi bir şiddetten arınmış eylem tanığının, eylemcilerin amacının anarşiyle ilintili olduğunu fark edebilmesini, ya da en azından görebilmesin sağlamalıyız. Amacımızın, (antimilitarist anlamda) orduları (ve devamında devletleri) feshetmek olduğunu ifade edebilmenin türlü yolu vardır elbette. Fakat, nedense bizim seçtiklerimiz, genel-geçer insan hakları mücadelesinin çerçevesini kıramadı.

3. Şiddet tanımlarımızda ortaklaşamadığımız için, herhangi bir şiddetten arınmış eylem grubunun asgari müştereki “toplumsal ve örgütlü şiddete karşı olmak” olarak belirlenebilir. Bireysel boyuttaki “nefsi müdafaa”nın kabul gördüğü bir çok şiddetten arınmış topluluğun olduğunu aklımızda tutabiliriz. Böylelikle, grup halinde dönüşmeyi ve yenilenmeyi garantilemiş oluruz. Bu da grubun ömrünü uzatır.

4. Marksist jargondan uzak durmaya çalışarak, anlatmaya çalışırsam; şiddetten arınmış eylemlerde amacın blokaj ve sabotaj olması sağlanabilir. TC’nin yolladığı askerleri götüren uçağın kalkışını engellenmesinden tutun da, silah fabrikalarının ürettiklerinin nakliyesinin engellenmesi sayılabilecek birkaç yalın örnekten bazıları. Diğer bir deyişle, üretim araçlarının blokajının ve sabotajının hedeflenmesi; hem bizlerin liberal barış aktivistlerinden farklı olduğumuzu anlatacak, hem de amaca ulaşmada etkili olacaktır. Örnek olarak tanımasam da; Greenpeace’in, Yıldız Savaşları’nı (Star Wars) 48 saniye geciktirmesini bir başarı olarak atfetmesi önemli ve umut verici bir anekdottur.

5. Şiddetten arınmış eylem gruplarının ve eylemlerin toplum geneline yayılmasının ve duyulur kılınmasının en kolay yolu yaygın medyayı kullanmaktan geçiyor. Fakat, yaygın medyanın sizin mesajınızı ve eyleminizin amacını açıkladığınız konuşmanızı çarpıtma olasılığı oldukça yüksek. Dolayısıyla, yaygın medyayı kullanma kararı alan bir grup, açıklamalarını ve bildirilerini akıllıca oluşturmalı ki, TV kanallarının haber editörleri nereden sansürlerse sansürlesin; mesaj verebilecek bir kısım izleyiciye aktarılabilinsin. Unutulmamalıdır ki, grubun ve eylemin meşruiyetini sağlamanın en kabul gören yöntemlerinden biri, toplumda onaylanmak ve –duygusal da olsa- desteklenmektir. Her insanla beraber eyleme çıkmayız; ama insanların bizi desteklediğini bilmek; ve nihayetinde yaptığımızın onlar için de iyi olduğunu anlatabilmek; bir şiddetten arınmış doğrudan eylem grubunun en büyük başarılarından biridir. Yaygın medyayı kullanmanın görece yararlarından biri de, taşrada sesimizin duyulmasını sağlamasıdır. Internet erişiminin olmadığı insanlar için, neredeyse yaygın medyadan başka haber kaynakları olmadığı unutulmamalıdır. Böylelikle, eylemi ‘sen-ben-bizim oğlan’ dışında birileri de haber alır. Hatırlasanıza, 9 Kasım eyleminde bizlerden bahsedildiğini yaygın medyada görmek, bizleri sevindirmemiş miydi?

Yukarıda öznel bir bakış açısıyla sıralanan maddeler, kanımca, şiddetten arınmış eylemin, anarşist dozun artırılması kaydıyla, savaşı önlemek için elzem olduğunun kanıtıdır.

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.