Web Analytics
Alternatif İstanbul Röportajı | Can Başkent

Can Başkent

ALTERNATİF İSTANBUL RÖPORTAJI

EZGİ AKTAŞ - CAN BAŞKENT

Kitapta son derece pragmatik ilerleyen gündelik hayatta kendi içinde tutarlılık gerektiren veganlığın çeliştiği noktaları tartışıyorsunuz. Seni en çok zorlayan vegan karşıtı argüman nedir? Buna nasıl yanıt veriyorsun?
Açıkcası hiçbir vegan-karşıtı argümanı düşünsel ya da politik olarak zorlayıcı bulmuyorum. Ancak, yine de bir sıralama yapmamı istersen, 'kültür' argümanından söz edebilirim. Hani, et/hayvan yemek kültürün bir parçasıdır, değiştirmek imkansızdır, şeklindeki argümandan söz ediyorum. Bu argüman, kitleselliğe ve kitlelerin, yığınların hayvan sömürüsünü nasıl ve neden içselleştirdiğine değiniyor. Sonuçta da hayvan özgürlüğü mücadelesinin ne kadar hayalperest (??!!?!) olduğuna dem vuruyor. Fakat, hemen her ilerici, devrimci harekete de benzer argümanlarla saldırıldığı unutulmamalıdır. Kölelik karşıtlarına, GLBT savunucularına da benzer tezler yöneltilmiştir. Önünde sonunda, bu ülkede de eşcinsel evliliği yasallaşacaktır. Acaba o zaman ne diyecekler? Benzer şekilde, önünde sonunda bu ülkede de et tüketimi azalacaktır ve hatta sıfırlanacaktır, o zaman bu argümanlar nasıl ileri sürülecek? Kuşkusuz mücadelenin zorluğunun, belki bu mücadelenin belli kültürlerde daha zor olduğunu farkındayız. Ama sırf biraz daha zor diye tasımızı tarağımızı toplayıp, bırakalım mı bu işi? Ben açıkcası, bu konuda hoşgörülü olamıyorum. Bu argümanın altında, koyu bir muhafazakar damar yattığını, bu damarın da toplumsal değişimin imkansız olduğuna inanan dogmatik bir tembellikle pekiştiğini düşünüyorum. Kaldı ki, söylemeden geçemiyorum, bu ülkede bile, mahkum veganlara vegan yemek verilmesini sağlayan yönetmeliği değiştirip Türk hukuk mevzuatına 'vegan' ve 'vejeteryan' sözcüklerini eklettik. Hala kalkıp toplum değişmez cart curt dediklerinde, artık gülüp geçiyorum. Kurban ve ramazan bayramlarında, akraba ziyareti yapıp el öpen mi kaldı, herkes koşarak kaçmaya çalışıyor bir yerlere azıcık dinlenmek için. Al sana değişim, diyesim geliyor.

Bir vegan olarak adil tüketim gibi konuları önemsediğini düşünüyorum. Hayvan sömürüsü dışında, gıda endüstrisindeki sömürü biçimleriyle nasıl başediyorsun?
Bu zor bir konu. Fair Trade gibi etiketlerin, mide bulandırıcı bir şey olduğunu düşünüyorum açıkcası. Bence en büyük tehlike, GMO günümüzde. Buna alternatif olarak da yüksek fiyatlı organiklerin piyasaya sürülmesi, gıdayı iyice ayrıcalık haline getirecek. Bu mücadelede aslında çok da adaletsizlik görmüyorum. Zira her şey zaten ortada, aktörler her adımı göstere göstere atıyor. Sorun gene bizlerde. Sesimizi çıkaramıyoruz, iyice örgütlenemiyoruz, mücadeleye gerektiği enerjiyi ve emeği veremiyoruz. Haliyle ilk raundu hep 'onlar' alıyor. Adım adım, iyi sebze ve meyvenin ayrıcalık olduğu, meyve suyunun yerini meyve suyu konsantrelerinin aldığı, taze sebze meyve yerine de konserve ve dondurulmuşların yendiği bir döneme kayıyoruz. Uçurum iyice açılacak, semt pazarları lüks butiklere benzeyecek, organik pazarlar kokoş pazarları olacak daha da... Buna müsaade edersek, oyunu kayberiz, bu kadar basit benim için. Bununla baş etmemin en önemli vasıtası 'Food not Bombs' idi. İçinde yer aldığım gruptaki güzel günlerimi hala mutlulukla yadediyorum. Bence dünyanın en iyi organizasyonlarından bir FnB. Evsizlere, yiyecek alacak parası olmayanlara, vegan çoğu organik 4-5 kap yemek veriyorduk yaz kış, yağmur çamur demeden. Sömürü düzeninde giderek büyüyen bir çatlak yaratıyorduk.

Teknoendüstriyel kapitalist sistemde veganlığı tercih etmek bir politik karşı çıkış, bir vicdani ret diyebilir miyiz?
Bence bir politik karşı çıkış olduğu muhakkaktır veganlığın. Ama yine de vicdani ret diyemeyiz buna. Ben bu sisteme, etoburluğa o kadar da fazla bir iktidar ve güç atfetmek istemiyorum. İnsanların bireyselleşemediği, kendi fikir ve arzularını takip edemediği bir toplumda bizler sivri görünüyoruz. Saçını yeşile boyayan adamlara nasıl kötü kötü bakıyorsa bu toplum, bize de öyle bakıyor. Dahası kimseye zarar vermiyoruz (yeşil saçlı adam gibi).. Bu mahalle baskısı, bu yıldırıcılık değil miydi bu memleketi bu kadar ilkel bir hale getiren? Vegan siyasetin, ekolojist hareketten bağımsız ilerlemesi zor bence. Eğer günün birinde memleketimin yeşilleri veganlığı seçerse, o zaman, onlarla işbirliği elbette gündeme gelebilir. Aksi takdirde, yeşillerin samimiyetine inanmak bence imkansızdır. Bu manada, en koyu yeşil de veganlardır.

Devletin hayvancılık sektörünü desteklediğini, üretimi teşvik ederek buna dayalı ekonomiyi sürdürdüğü düşünüldüğünde hayvan sömürüsünün sona ereceğini düşünmek ne kadar gerçekçi?
Bunların hepsi politik kararlardır. Günün birinde biri gelip bir çırpıda bu kararları kaldırabilir. İşin tuhafı böyle bir adım soldan değil ya liberallerden/liberterlerden (sözcüğün gerçek anlamıyla liberallerden söz ediyorum) ya da kapitalistlerden gelecektir. Zira, devletin iktisattan çekilmesini solcular değil liberaller savunur. Benzer şekilde, devletin ne elma üreticisine, ne de yumurta üreticisine, halktan zorla topladığı vergileri kendi kafasına göre paylaştırmasına da ancak liberterler karşı çıkar. Bu çelişkiyi de not etmekte fayda var. Zira, soldan hayvan özgürlük hareketine şu ana kadar hiçbir hayır gelmedi. Uzattım. Nasıl bu sübvanse sistemi epey yeni bir şeyse, bir o kadar ivedi bir şekilde kaldırılabilir. Kaldırılınca da, kimsenin bunu umursayacağını sanmıyorum açıkcası. Pirinç ve buğday ithal edecek kadar rezil edilmiş bir tarım sisteminin daha ne aciliyetleri var aslında...

Veganizm, daha da geniş bakarsak hayvan özgürleşmesi mücadelesi politik bir mücadele, ancak diğer hak mücadelerl içinde neredeyse görülmüyor. Sence bu hiyerarşi aşılabilir mi?
Bu hiyerarşiyi aşmak bence de zor. Adalet ve özgürlük mücadelesinin fragmantist değil de holistik/yekpare bir mücadele olduğu algısının yerleşmesi zaman alacaktır. Kaldı ki, bu hiyerarşi aşılmak zorundadır. Başka bir alternatif düşünemiyorum. Nihayetinde gökten zembille inen ayetler değil bunlar. Becerebilirsek, bizler becerebilirsek, aşılır bu zorluklar. Beceremezsek aşılmaz. İpler aslında, sandığımızdan daha çok bizlerin elinde.

Sistemin bu denli acımasız olduğu bir düzende veganlığın günün birinde daha yaygın bir düşünce sistemi olacağına dair bir umut var mı?
Elbette var. Umut bir yana, müspet delil de var. Ama bunu yanında mücadele, bilhassa tıbbın ilerlemesiyle daha da çetrefilli hale gelecek. Zira benim gördüğüm, insanların günde bir iki hap içmek karşılığında hayvan yemeyi bırakmadığıdır. Tıp daha da ilerlerse, bu sefer, sağlığa dayalı veganizm argümanları daha da kuvvetini yitirecek halkın gözünde. Amaan, ne istersem yerim, sonra da ilacımı içerim, diyecek insan çok bence. Ancak, özgürlük mücadeleleri tarihte hep kazanmıştır. Belki uzun sürmüştür, belki bazı yerlerde bedeli fazla olmuştur bu mücadelenin, ama önünde sonunda kazanan özgürlük mücadeleleri olmuştur. Türkiye'de örneğin tutsak vegan aktivist yok (yani veganist nedenlerle hapse giren). Ancak, yurtdışında, ''batıda'', bunun bedelini ödeyen o kadar çok eylemci var ki.. Haliyle, bu bedelin karşılığının alınacağını düşünüyorum. Nükleer karşıtlığından tutun da, GMO karşıtı mücadeleye dek, lokal düzeyde kazanılan birçok mücadele var aslında..

http://www.alternatif-istanbul.net/2013/10/veganizm-ahlak-siyaseti-ve-mucadelesi.html

Kullandığımız tek çerez, anonim ziyaretçi istatistikleri içindir. Bu site hiçbir kişisel veri toplamamaktadır.

The only cookie we use is for visitor analytics. We do not collect any personal information at all.